26 Şubat 2016 Cuma

KADIN CİNAYETLERİ HEP VARDI, ŞİMDİ UYANDIK CANSEL

Zavallı kadınlarımız...

Gün geçmiyor ki, biri öldürülmesin.

Sanki toplum birden bire değişti ve erkekler kadınlarına saldırır oldu.

Merak etti ve 30-40 yıllık gazeteleri inceledim.

Şaşırırsınız, kadın ölümünden ya söz edilmiyor veya en iç sayfalarda küçük puntolarla verilmiş. Vaka- i - adiyeden gibi muamele görmüş.

İstatistiklere baktım ki, oooooo ölüm üzerine ölüm. Amma kimse ilgilenmiyor, medya  haber değerinde bulmuyormuş.

Ne acı değil mi ?

Analar edebiyatı yapmakta üstümüze yoktur. Kadını başımızın üstünde taşıdığımızı söyler dururuz . Bunca riyakarlıktan sonra da, kadınımızı doğrarız.

Vahşi bir toplum muyuz?

Hergün TV'lerde öyle cinayetler izliyoruz ki, vahşetten kuşkulanmıyor değilim.

Neyse ki son dönemlerde,  kadınlarımız sahip çıkma modası başladı.

Hiç değilse lafını ediyoruz.

Hiç değilse- lafla bile olsa- sahip çıkıyoruz.

Yukarıdaki yazı 1 Ocak 2013 tarihli Mehmet Ali Birand'a ait. 

En son medya ve sosyal medyada "Cnasel" vardı. 



19 Şubat 2016 Cuma

LOZAN

Lozan, İsviçre'nin göl ve Fransa manzaralı turistlik bir şehri. Avrupa'da bu kelime duyulduğunda akla ilk bunlar geliyor.

Türkiye'de bu kelime ise daha çok bir antlaşma ismi. Hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası arenada kuruluş belgesi olarak kabul görmüş bir antlaşma.

Görüşmeler için Türkiye'yi, Lozan'da İsmet İnönü liderliğindeki bir topluluk temsil etmiş. 24 Temmuz 1923'te ise antlaşma yapılmıştı.

İlköğretim yıllarımda (benim dönemde 4+4+4 sitemi yerine, 8+4 sistemi vardı.) bir kitap okumuştum.

Kitapta ilginç bir nokta vardı. Görüşmelere katılan İsmet İnönü liderliğindeki heyet ile Atatürk arasındaki iletişim telgraf ile yapılıyordu. O dönemde en hızlı iletişim kanalı telgraftı. Lozan'daki görüşmeler sonrası çıkan sonuçlar Atatürk'e telgraf ile iletiliyordu. Değerlendirme sonrası talimatlar ve direktifler yine telgraf üzerinden gönderiliyordu.

İşte, ilginç nokta burası. Kitap, İngiliz casuslarının bu telgraf hatlarını dinlediğini ve telgrafın İsmet İnönü'nün eline geçmeden önce İngilizlerin elinde olduğunu ifade ediyordu. Lozan'da böylece Türkiye tarafından istenen, başarı sağlanamıyordu.

Telgraf dinleme olayı benim aklıma, ilk olarak nedense Red Kit çizgi filmindeki, kızıl derilerin telgraf direklerine çıkıp, telgraf tellerini kulağıyla dinleyerek gerçekleştiği zihnimde canlanmıştı. Ama gerçekte böyle bir durum yoktu.

Aynen günümüzde de bazı teknik konular, filmlerde Red Kit gibi gösteriliyor. Tabi gerçek çok farklı.

Benim aklıma hemen "madem o zaman telgraf hatları dinlenebiliyorsa ve günümüzde kablosuz iletişimin gerçekleştiği hatlar nasıl dinleniyor acaba" gelmişti. Herhalde Kızılderililer gibi kulağı gökyüzüne dayayarak olmadığı kesin.

Genel bilgiyi herkes bilir. Önemli olan teknik bilgiyi bilmek.

Not: haahi.com'um hayran kitlesi oluşmaya başlamış.